Güncel
Ramazan Kayan: Büyüklerin küçükleri avutmak için ‘’üzülme ölünce hepsi geçecek’’ dedikleri diyar
Follow @dusuncemektebi2
Milat Gazetesi Yazarı Ramazan Kayan Doğu Guta'da yaşanan insanlık dramını kaleme aldı.
Ramazan Kayan son dönemde tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen acımasız saldırılar sonrası Doğu Guta'nın yaşadığı dramı anlattı. Kayan, Özellikle çocuk ve bebeklerin yoğun biçimde hayatını kaybettiği bölgede herhangi bir ateşkes kuralına riayet edilmediğini belirtti.
Yazının Tamamı
DoÄŸu Guta… Neresidir? Neyimiz olur?
BeÅŸÅŸar Esad’ın Srebrenitsa’sı…
Ä°nsanların daha fazla acı çekmeden ölmek için dua ettiÄŸi yerin adıdır, DoÄŸu Guta…
AÄŸlayan çocuklarını ‘’Cennete gidersek orada yemek yiyeceÄŸiz’’ diyerek susturmaya çalışan annelerin yurdudur, DoÄŸu Guta…
Hani ÅŸu BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Sekreteri Gutierres’in ‘’Yeryüzünde cehennemi yaşıyorlar’’ diye tarif ettiÄŸi yerden bahsediyorum…
Evet, büyüklerin küçükleri avutmak için ‘’üzülme ölünce hepsi geçecek’’ dedikleri ümmetin ötekilerinin yaÅŸama tutunmaya çalıştığı diyar…
Bebek ve çocukların açlıktan kaburga kemiklerinin sayılı hale geldiÄŸi, ancak çocukların sessizce ölümü beklemekten baÅŸka çarelerinin kalmadığı virane ÅŸehir…
Astana’da “GerginliÄŸi Azaltma Bölgesi”olarak ilan edilen ama altı yıldır ateÅŸkesin hiç saÄŸlanmadığı bir belde…
Son yüz günde 1121 sivilin can verdiÄŸi yer… Geceleri bile aralıksız ateÅŸin devam ettiÄŸi, yoÄŸun bombardımandan yaralılara ulaÅŸma imkânı bile yok…
Yeni üretilen silahların denendiÄŸi kirli mi kirli bir savaÅŸ…
Suriye’de kirli ve kanlı pazarlıklar devam ediyor… Eski, yeni silah sanayinin tüm silahları Suriye’de ki siviller üzerinde deneniyor ve pazarlanıyor.
2013’te yine DoÄŸu Guta’da 1300 sivil Sarin gazı saldırısı ile can vermemiÅŸ miydi?
Rejim kimyasal klor gazı, Sarin gazı, varil, vakum, misket, sığınak delici bombalar, havan topları ile dünyanın gözü önünde aralıksız ve acımasızca vururken dünya neyi tartışıyor?
Ölenlerin hangi silahla öldürüldüğünü tartışıyorlar…
Diyelim ki, kimyasal, konvansiyonel silahla değil, daha hafif silahlarla öldürdüler değişen ne olacak? Cinayetleri, hafifletici bir neden olarak mı göreceğiz?
Bunca çocuk cesedi ortada iken, hangi silahın kullanıldığı önemli mi?
Bu nasıl bir dünya? Bu nasıl bir vicdan, şayet varsa?!
Biz Müslümanlara da bir tek, DoÄŸu Guta’ da daha fazla acı çekmeden ölmek için dua eden Suriyeli kardeÅŸlerimizin dualarına ‘’amin, demek mi kalıyor?
DoÄŸu Guta’ da sadece son on gün içerisinde yoÄŸun bombardıman sonucu hayatını kaybeden sivil sayısı dört yüzü geçti…
Rejim vuruyor… Rusya vuruyor… Ä°ran vuruyor…
Dün Ä°slam’ la bilinen Ä°ran, bugün kanla anılıyor… Ä°ÅŸ birlikçi Arap rejimleri seyrediyor…
Kararlar alınıyor ama uyan yok…
Uyuyan ümmeti uyaran yok…
Suriye’ de yaÅŸanan bir iç savaÅŸ deÄŸil, örtülü bir dünya savaşı yaÅŸanıyor… Bu savaÅŸta kimler yok ki?
Åžu ana kadar hayatını kaybetmiÅŸ bir milyona yakın insan var… Birkaç milyon yaralı… Yurt dışına çıkabilen sekiz milyon mülteci, buna ilaveten Suriye içinde ölüm makinalarının hedefi olmamak için yer deÄŸiÅŸtiren yedi milyonluk bir insan kitlesi… Sadece DoÄŸu Guta’ da dört yüz bin sivil sığınaklarda mahsur… Aç ve biilaç…
Toplumda neredeyse rejimin zulmünden maÄŸdur olmamış, küçük bir azınlık dışında kimse kalmamış durumda…
Bu soy kırımı gören kim?
VahÅŸetin boyutlarını DoÄŸu Guta’ lı Ebu Said’den dinliyoruz. Tüylerimiz diken diken… Başımız önümüze eÄŸik… YüreÄŸimiz buruk… Dinledikçe bitiyoruz… ÇaÄŸdaÅŸ Ashab-ı Uhdud’larla yüzleÅŸiyoruz…
DoÄŸu Guta’lı kardeÅŸlerimizin Ä°stanbul’da bir dernekleri var:
Şam Kardeşlik ve Yardımlaşma Derneği (WİFAK)
Guta için çırpınıyorlar ama çığlıklarını duyuramıyorlar… Ä°ÅŸte onlardan bir ses:
Suriye’de yedi yıldır devam eden iç savaÅŸta birçok insanın hayata tutunmasına vesile olan doktorlara öncülük eden Dr. Hüsam Adnan’ın DoÄŸu Guta’da yaÅŸanan insanlık dramını dile getiren satırları…
-Åžiddetli çatışmalar, bizleri izlemiÅŸ olduÄŸumuz tıbbı uygulamalarımızı deÄŸiÅŸtirmeye mecbur bırakmıştı…
-Kısıtlı sayıdaki ilaç, serum ve kan torbalarını daha dikkatli kullanacaktık… Elimizde sadece on iki kan torbası kalmıştı. Ãœzerinde görüş birliÄŸine vardığımız katı karar ÅŸuydu; kurtulma ümidi zayıf olan ağır yaralıları kendi hallerine bırakmaktı. Bunun nedeni elimizde kalan sınırlı sayıdaki kan torbalarını boÅŸa harcamamak ve yaÅŸaması mümkün olan diÄŸer yaralılara kan kayıplarını telafi etmek için bir fırsat saÄŸlamaktı.
-Bir saat geçmemişti ki karşımızda yaşı on dördü geçmeyen mayın patlaması sonucu yaralanmış bir çocuk bulduk. Yarası çok derin ve ağırdı elimizde kalan kan stoku ile kan torbalarının büyük çoğunluğuna ihtiyacı vardı. Birbirimizin gözlerine baktık ve onu öylece terk etmeye karar verdik. Çünkü kurtulma imkânı çok azdı. Odamıza döndükten sonra bir doktor arkadaş:
- ‘Siz de benim düşündüğümü mü düşünüyorsunuz?’ ÅŸeklinde bir soru sordu ve herkes bir ağızdan;
- Evet, dedi.
Hemen hepimiz ameliyat için indik. Elimizdeki tüm kan torbalarını tükettik. Ancak çocuk ellerimiz arasında şehit oldu.
İşte o gün rıza duygusunu iliklerime kadar hissettim. Kerim olan Allah katında mutlaka bir karşılığının olduğunu yakinen gördüm. Ve inanın bana ertesi sabah günün ilk ışıklarıyla bir kardeşimiz kırk kan torbasıyla odamızın kapısını çaldı.
Emaneti zayi etmediÄŸimiz için ve Allah’ın bize en daraldığımız anlarda bir çıkış yolu göndermesinden dolayı hamdettim.
Yine Dr. Hüsam Adnan kardeÅŸimiz acılarla yoÄŸrulmuÅŸ anılarından birini paylaşıyor…
Bir gün saldırıya uÄŸrayan Guta’mızın enkazı altında bana bir anne getirdiler. Kadın yedi aylık hamile…
Yanında iki küçük çocuÄŸu…
Sizi bu çocukların gözlerinde tüm dünyanın ızdırabı birikmiş desem, yeterince tarif edemem.
Ä°lk çocuÄŸun saÄŸ ayağı yok ve kolu kırık…
DiÄŸer çocuk bir gözünü kaybetmiÅŸ ve göğsüne bir ÅŸarapnel saplanmış…
Anneleri ise ölüm ile yaÅŸam arasında gelgitler yaşıyor…
Åžarapnel o incecik bedenin tümünü parçalamış, son nefesine ÅŸahit olmamız için elimize gelmiÅŸ…
YaÅŸamak için mücadele ediÅŸini görüyorum…
Gözleri yanındaki bu hale gelmiÅŸ yavrularına odaklanmış…
Babaları onları terk edeli aylar olmuÅŸ…
Bu aileyi tek bir çarÅŸaf içinde getirdiler bana…
Sedyelerimiz yok artık, onları yatak olarak kullanıyoruz…
Çünkü yatakların hepsi dolu…
Yalvarıyorum size!
Benim gördüklerimi gözünüzde canlandırın… Sadece bir anlığına bu sahneyi canlandırın ve yırtık pırtık olmuÅŸ bu dört canı bir kerede taşıyan bu çarÅŸafı…Anneyi karnındaki bebeÄŸi ve yanındaki iki çocuÄŸunu…
Meslektaşlarımdan biri kulağıma fısıldadı:
-Belki bebeÄŸi kurtarabiliriz?
İlk defa, yere oturdum, başım önüme eğildi ve düşündüm:
-Onu kurtaralım mı, yoksa annesiyle birlikte mutlu bir şekilde, bu dünyanın çirkinliğini görmeden gitmesine izin mi verelim?
Bırakayım da annesiyle gitsin!
Hayır! Hayır! Benim vazifem onu kurtarmak!
Etrafıma bir baktım; o annenin parçalanmış yavruları… Bedenini terk eden ruhu…
Uçakların ve patlayan varil bombalarının sesi…
Çocukların yürek yakan aÄŸlamaları…
Ve kulağıma fısıldayan arkadaşım:
-Neyi bekliyorsun hadi, çıkarmamız gereken bir hayat var!..
Bir neÅŸterime baktım, bir arkadaşıma…
-Hangi hayata çıkaracaksın onu?!..
Varil bombalarının, ateşlerin ve hüsranın hayatına mı?
Onu kim emzirecek?
Bezini kim deÄŸiÅŸtirecek?
Kim sallayacak beÅŸiÄŸini?
Ağlamasını kim duyacak?
Evet, onu terk etmeyen bir Allah var ama ben ve neÅŸterim artık düşünmek ve karar vermekten aciz bir duruma düştük…
Arkadaşımın sesi beni bu düşlerimden uyandırdı.
-(Annenin) kalbi durdu!
-Anne ölse bile çocuÄŸu çıkaracağım…
Ve hayatımda ilk defa yapamadım… NeÅŸterim beni durdurdu. Onu masaya bıraktım ve sessizce dışarı çıktım, gittim.
Arkadaşım gözyaÅŸları için de, bana ÅŸaÅŸkınlıkla bakarak iÅŸini tamamladı. Tüm bunlar kısa sürede oldu ama yıllar sürecek bir yara bıraktı içimde… MaÄŸlubiyet ve acziyetin açtığı bir yara…
Daha önce Moğol katliamlarında, engizisyon hikâyelerinde veya Firavun kıssalarında okuduklarımı bile tasavvur edemiyorum.
Ey Dünya!...
Ey Dünya liderleri… Kralları…
Sizin bu katliamlara sessiz kalışınız, yüzbinlerce masum sivilin hayatına mal oluyor…
Tek suçları ‘’Åžam’da el Guta’’ isimli bir belde de yaşıyor olmaları…
Yazıklar olsun!
Sizden Guta’yı kurtarmanızı istemeyeceÄŸim…
Bari insanlığınızı kurtarın!
Bilin ki Guta’lı ÅŸehit annenin karnından çıkan bu bebek bizim namusumuz ve onurumuz…
Henüz yorum yapılmamış.